10 Şubat 2010 Çarşamba

Fransız hikayesi

Az önce bloguma ilk gönderiyi girmem gerek diyerekten kısa öz bir yazı yazdım. Ama bu blog olaylarına tamamen fransız kalmış olduğumdan, bir anda bütün yazdıklarım kayboluverdi. Üstelik konu yazmak için neden bu kadar geç kaldımdı. Israrla hala ilk blogu girmeye çalışmam güzel bir ilerleme şimdi...

(Fazla geçmeden derin bir nefes alınır.)

Beni korkutan bu olay meğer bayağı anlamsızmış. Yazdıklarınız zaten otomatikmen taslak olarak kaydoluyor. İşte size yeni başlayanlar için, yeni başlayandan öğütler. Wordpress kullanıcısı gözünden google bloglarının pek bir farklı olmadığını gördüm açıkçası.

Yakın zamanda bloguma daha da ısınmış olurum sanırım. Çömez bir yazardan bir fransız hikayesi okudunuz, okumasaydınız sanırım daha mutlu ve bayılmamış olurdunuz ama olsun :) .

Blogumun hayrını görmem gerek

İlk blogumla karşı karşıyasınız. Bazıları neden bu kadar geç kaldın diye sorabilir, onlarda haklılar. "Bu ihsan neden yazmaz?" , "Neden yazı yazmayı sevmez ?". Bunun cevabını bulmamız için sanırım çocukluğuma, ilkokul yıllarıma dönmemiz gerekecek.

İlkokul zamanı öğretmenimiz haklıdır ki yazı yazmayı öğrenebilmemiz için alfabe öğretecek. Önce "A" harfini öğrendik, sonrasında diğerlerini. Bir insanın bir harfi öğrenmesi kaç sayfasını alabilir ki. Öğretmenin sayfalarcasına karşılık benim bir sayfam duruma isyan ediyordu. Eğer çocuk alfabeyi öğrendiyse neden hala 10 sayfa "A" 10 sayfa "B" yazmak zorundadır hala anlamış değilim. Sanırım öğretmenin kafasındaki "eşitlik" kavramı bu. Benim sayfalarca yazmak istememem sürekli problem yaratmış, beni yazmaktan soğutmuştur. O günden bu güne zorunlu kalmadıkça pek yazı yazdığımı hatırlamam. Ama artık bu değişti işte sizlere bunu kanıtlayan bir de blog.

Sizlere ve bana hayırlı olmasını umut ettiğim bu blogda sizlere yaşantımdaki ufak detaylardan, astronomiden, müzikten ve daha nicelerinden bahsedeceğim. Yorum ve eleştirilerinizi eksik etmezseniz memnun olurum.